Dünyanın ve Zamanın fısıldadığı besteler çok değişti
1940 lı yıllardı; duyulan türkülerde ovalar , dağlar,bulutlar ve deniz yanında kuzular,kurtlar,turnalar,martılar vardı.Özellikle şimdi unutulmuş olan “Bülbül” hem Aşık Veysel’in dilinde hem türk müziği şarkılarında yaşardı.Ayı,Çakal,kurt da hikayelerden emekli edilmemişlerdi.Martılar,bülbüle mesafeli olan Sait Faik’in, hikayelerinin tabii ve kıdemli kahramanlarından sayılırlardı.Türk şiiri ,“Bülbülü” biraz demode olmuş(out) sayıyordu.Gerçi Yahya Kemal,”Ey Gül sükûta varmayı emreyle bülbüle” demişti,fakat bu şiir ,onun eski şiir tarzında yazdığı bir şiirdi.Garip Şiiri veya İkinci Yenicilere bülbülden bahsedilemezdi.Bir zamanlar bülbülden daha alafranga sayılmış olan Kanaryadan bahsetmek bile ,artık “out” olmuştu.Türk Müziği 1980 lere kadar modalardan bağımsız olduğundan ,Mustafa Nafiz Irmak “Kanaryam güzel kuşum” şarkısıyla kanarya imajına geçici de olsa bir itibar sağlamıştı.Turnalar,Halk musikisinin de Türk musikisinin ortak değerleriydi.”Turnalar uçun,yayladan geçin,yârimi seçin Turnalar ”halkın çoğunluğunun sevdiği bir besteydi.Eski bir bestede sevgiliye ”ben senin aşkının bülbülüyüm,beni hasretle suskun ve sessiz bırakma” diye hitap ediliyordu.(Andelib-i aşkınam hasretle hâmuş eyleme) Bu bestenin ikliminden ne kadar uzaklaştığımızın farkına vardığım 1994 yılında”Bensiz ey Gül âlem diskinde hiçbir şey nûş eyleme/Kompakt diski değil miyim aşkının değil miyim?...Öyleyse asla feramuş eyleme “mısralaını yazmıştım.Benden 20 ytıl önce de Attila İlhan “sahi serçeleri unutmuşum” veya”Çam ağaçları vardı ne oldular?”mısraları ile aynı nostalji etkisinde kalmıştı.Attila İlhan’ın sevdiği şairlerden olan Aragon,benim çok sevdiğim bir şiirinde”Notre coeur,ce pain dont nous brisons /Que les sasonnets le picorent”diyor(Kalbimiz bu ufaladığımız ve sığırcıkların gagaladığı somun).
Yahya Kemal,mütareke devrinde yazdığı bir şiirinde “Binlerce rind için tecelligah olan Doğu ülkelerinde Melâmet ve Melamilik felsefesi söndü.Bu devrin gerçi son sohbetlerinde,Rıza’nın_Rıza Tevfik’in-sazından nefesler dinledik”diyor.Ben de bülbül konusunda 1963 de bestelenen Yusuf Nalkesen’in bestesi ”Bülbülün çilesi yanmakmış güle” şarkısını, bülbül devrinin son sohbetlerinden sayıyorum.1980 lerden sonra çoğunluğa “laylaylomohoptirinamico şıkırdam”zevk hakim olacaktır,Turna bahsi halk musikisi tesiriyle yaşıyor ”Telli Turnam bizim ele varırsan” İnşallah fişi çekilmez.Keklik ise gönüllerimizde gömülü “Keklik taşta ne gezer”.Eğer son 20-30 yılda evlerde beslenen hamster ve su kaplumbağaları için de bir edebiyat ve müzik doğsaydı acım daha büyük olacaktı.Fakat her iki tür de Allah’ın makul kulları.Evlerde beslenmekle yetiniyorlar ”Bizim için şiir miir beste meste yok mu abiler” diyen hamster veya su kaplumbağası görmedim.