Değeri bilinmeyen Lütuflar
Hüsrev Hatemi
Bazı
şeylere bin yıllardır o kadar alışmışız ki,çok doğal ve zerre kadar hayranlık
duymadan karşılıyor, üzerinde hiç düşünmüyoruz
.Meselâ , insanların konuşarak
anlaşan canlılar olmakla yetinmeyip ,birbirlerini ziyarete
gitmeleri,Oturup etrafı seyrederek ahbaplık etmeleri ve konuşmaları,
şiiri, şarkıları, resim ve heykeli
icad etmiş ve hoşlanıyor olmaları,Önce kendi dilleri ve
putları ortak, daha sonra Tanrı inancı ortak olan milletler
oluşturmaları,sonra başka toplumların da dillerini ve dinlerini merak ederek
öğrenmeye çalışmaları ,mesela Pisagor'un doğduğu toprakları bir süre bırakarak,
Mısır'a gitmesi,sağ salim dönebilmesi..Ahd-i Atik'e göre(Old Testament)
Hazret-i İbrahim'in eşi Sâre,
yabancı topraklarda ölünce ,O civarda oturan Hatti
oğullarının(Hititler?) Hz.İbrahim'e "Sen bizim aramızda Tanrı misafirisin
;eşin için mezar yerini sana ücretsiz olarak veririz"demeleri ve
Hz.İbrahim'in "Hayır ben eşimi parası ödenmiş olan bir yerde yatırmak
isterim" deyişi,hem Hatti Oğullarının hem Hz.İbrahim'in davranışlarındaki güzellik. İnsanlığın ta ilkçağlardan beri örften, yazılı hukuka geçmiş olmaları ,Ortaçağda bu gelişimin ilerlemesiyle Roma Huku'nun doğuşu.
İnsanlığın bez dokumayı, yün
eğirmeyi sonra bu yün ipliğini
dokumayı bulması ve bunun
yaygınlaşması,Pamuk ve keten tarımı yapılması, toprak tabletlerin fırınlanması
ile, dayanıklı taş sayfalar haline getirdikleri kitap ve evrak
hazırlamaları,sonra bundan papirüse,deri sayfalara(parşömen) ve nihayet kağıda
geçmeleri.Hele günümüzde kağıt veya mürekkep kullanmadan,bilgisayarı kapatınca
yok olmayacak hatta renkli resimli
sayfalar
doldurmamız.Kullandığımız takvimin ay ve yılları değişik de olsa ,hicri
takvim kullanan bir ülkeden bir Batı ülkesine uçakla seyahat eden yolcu nun,
kendi ülkesinde Perşembe günü ise, gittiği ülkedeki günün de ,
sözlükte perşembeyi karşılayan bir ad oluşu.
Bunlar biyolojik olarak bizde
olan özellikler değildir. Bunlar insanlığın edinimleri,kazanımlarıdır.Duyma,görme,konuşabilme
bize verilmiş biyolojik nimetlerdir.Fakat bir Dede Efendi bestesi, güzel bir
tablo,bir Minyatür veya Ayasofya,Süleymaniye, insanlığın becerileri ve
katkılarıdır.Bu katkıları yaparken, insanlık tabii ki biyolojik olan temel
yeteneklerini kullanır.Ama bu yeter mi? Bence
bir otomatizme veya sibernetik'e atfederek herşeyi izah
edemeyiz.Kültürün ,felsefenin,Güzel Sanatların,dinlerin gelişmesinde ben
temel nedenlerden birinin de "vahiy"olduğuna inananlardanım .Kur'an-ı Kerim'de "Allah
bal arısına vahyetti"diyor.Yani böcek boyutlarında olan bir canlının tek
başına yaşamak yerine, kendinden çok kovanını ve kraliçesini düşünen bir canlı
olarak yaşayışındaki sırrın "Allah'ın vahyi"olduğunu Kur'an-ı Kerim
söylüyor.İnanmayan inanmasın fakat çok
düşündürücü.
Biyolojik Nimetler
İşitme
hissinin canlılara verilmiş olmadığını bir an için düşünelim . Doğan bebeklerin
sesini,kuşların sesini,Anne ,baba ve kardeşlerin de sevdiklerimizin de sesini
duymadan el işaretleri ile idare edilen,müzik aletlerinin de şarkı söylemenin
de ,ortaya çıkmasına imkan olmayan bir dünya hayatı. Zaptedilmiş sesler olan kelimeler de olmayacağına göre, yazı ya
hiç icad edilmeyecek yahut bin yıllar sonra, ilkel işaretler halinde bir
anlaşma aracı olarak icad edilecekti. Fakat, böyle bir dünyada,şiirler şarkılar
ve edebiyat olmayacaktı.Görme duyumuz da işitme duyumuz ile birlikte ,doğuştan
beri en gelişmiş televizyon cihazlarından daha mükemmel anlaşma,eğlenme,çevreyi
tanıma,Öğrenme ve güzellikleri duyma aracımız
Hem de,Gökyüzünden "iletişim sözleşmeniz gereği abone ücretinizi
ödemezseniz, görme ve işitme bağlantınız sonlandırılacaktır"tarzında
uyarılar da gelmiyor.Bu minneti duyanların, gece ve gündüzün her dakikasında
sonlandırmadan ,Tek ve Sevgi dolu Yaratıcıya "Elhamdülillah"sinyalleri
göndermeleri yeterli.Bu minnet ve teşekkür hissini duymayanlardan, çeşitli sinyal eşdeğerleri de kabul görüyor.O kadarını zaten
benim bilmeme imkan yok.Kur'an-ı Kerim'in Secde Suresi (32 ci Sure)6,7,8
âyetlerinde Allah'ın insanı çamurdan yarattığı,sonra ona biçim verdiği,kulak
,göz ve gönüller(ef'ideh) ihsan ettiği bildiriliyor.Ne kadar da az
şükrediyorsunuz şeklinde de bir İlahi sitem ve uyarı eklenerek.Gönüller
şeklinde çevrilen Ef'ideh kelimesi herhalde kalb anlamına da geliyor ki
Kasimirski fransızca olarak "le coeur"kelimesini kullanmış.İngilizce
meallerde "Heart" deniyor.(Efideh, Süleyman Ateş
mealinde"gönüller"kelimesiyle karşılanmıştır)
Kısacası
Dışımızda bir Dünya var .Yarın sabah biz meselâ sekizde
evden çıkınca, ülkemizde herkes için saat sekiz olacak, İş yerinde not alırken kullandığımız
klavyedeki harfler ve kalemimizin yazdığı harfler, herkes için aynı
sesi ifade edecek,Çocuğu olan bir arkadaşı
tebrik ederken, onun mutluluğunu, heyecanını biz de tahmin
ederek içimizde duyacağız.Bir iş arkadaşımızın yakını vefat etmişse baş sağlığı dileyeceğiz veya "Allah
rahmet etsin" diyeceğiz.Dış dünyamız düzensiz değil.Olabileceği kadar
düzenli yani.İsteyen inanır isteyen inanmaz,fakat hayatımız Allah'ın
bağışladığı biyolojik yeteneklerle başlıyor ve şimdi yaşayan veya yaşamayan,
çok eski zamanlarda yaşamış diğer insanların kazanımlarıyla devam ediyor.Bir
kurt sürüsü, veya karınca yuvası veya
arı kovanında, vahiy egemen ise, düşünme yeteneği olan İnsanda, vahiy tabii ki daha hakimdir. Tabii ki, her kes peygamberlik
derecesinde değildir.Peygamberlere sözel vahiyler geldi..Kalbinde Allah Sevgis
taşıyanlara da iyi davranışları seçmek
için ilhamlar gönderilir.İstemeyen inanmasın.