12 Ocak 2016 Salı

Değeri Bilinmeyen Lütuflar

                                                  Değeri  bilinmeyen  Lütuflar
                                                                                                                       Hüsrev Hatemi
Bazı şeylere bin yıllardır o kadar alışmışız ki,çok doğal ve zerre kadar hayranlık duymadan karşılıyor, üzerinde hiç düşünmüyoruz  .Meselâ ,  insanların konuşarak anlaşan canlılar olmakla yetinmeyip ,birbirlerini ziyarete gitmeleri,Oturup  etrafı  seyrederek  ahbaplık etmeleri   ve  konuşmaları,  şiiri,  şarkıları, resim  ve  heykeli  icad etmiş  ve  hoşlanıyor olmaları,Önce  kendi  dilleri ve  putları ortak, daha  sonra  Tanrı  inancı ortak olan milletler oluşturmaları,sonra başka toplumların da dillerini ve dinlerini merak ederek öğrenmeye çalışmaları ,mesela Pisagor'un doğduğu toprakları bir süre bırakarak, Mısır'a gitmesi,sağ salim dönebilmesi..Ahd-i Atik'e göre(Old Testament) Hazret-i İbrahim'in eşi  Sâre, yabancı  topraklarda  ölünce ,O civarda oturan Hatti oğullarının(Hititler?) Hz.İbrahim'e "Sen bizim aramızda Tanrı misafirisin ;eşin için mezar yerini sana ücretsiz olarak veririz"demeleri ve Hz.İbrahim'in "Hayır ben eşimi parası ödenmiş olan bir yerde yatırmak isterim" deyişi,hem  Hatti  Oğullarının hem Hz.İbrahim'in  davranışlarındaki  güzellik. İnsanlığın ta ilkçağlardan beri  örften, yazılı hukuka  geçmiş  olmaları ,Ortaçağda  bu gelişimin  ilerlemesiyle  Roma  Huku'nun  doğuşu.  İnsanlığın bez  dokumayı, yün eğirmeyi  sonra bu yün ipliğini dokumayı  bulması ve bunun yaygınlaşması,Pamuk ve keten tarımı yapılması, toprak tabletlerin fırınlanması ile, dayanıklı taş sayfalar haline getirdikleri kitap ve evrak hazırlamaları,sonra bundan papirüse,deri sayfalara(parşömen) ve nihayet kağıda geçmeleri.Hele günümüzde kağıt veya mürekkep kullanmadan,bilgisayarı kapatınca yok olmayacak hatta renkli resimli  sayfalar  doldurmamız.Kullandığımız takvimin ay ve yılları değişik de olsa ,hicri takvim kullanan bir ülkeden bir Batı ülkesine uçakla seyahat eden yolcu nun, kendi ülkesinde  Perşembe  günü ise, gittiği ülkedeki günün de , sözlükte  perşembeyi  karşılayan bir ad oluşu.
                  Bunlar biyolojik olarak bizde olan özellikler değildir. Bunlar insanlığın edinimleri,kazanımlarıdır.Duyma,görme,konuşabilme bize verilmiş biyolojik nimetlerdir.Fakat bir Dede Efendi bestesi, güzel bir tablo,bir Minyatür veya Ayasofya,Süleymaniye, insanlığın becerileri ve katkılarıdır.Bu katkıları yaparken, insanlık tabii ki biyolojik olan temel yeteneklerini kullanır.Ama bu yeter mi? Bence  bir otomatizme veya sibernetik'e atfederek herşeyi izah edemeyiz.Kültürün ,felsefenin,Güzel Sanatların,dinlerin gelişmesinde ben temel  nedenlerden  birinin de "vahiy"olduğuna  inananlardanım .Kur'an-ı Kerim'de "Allah bal arısına vahyetti"diyor.Yani böcek boyutlarında olan bir canlının tek başına yaşamak yerine, kendinden çok kovanını ve kraliçesini düşünen bir canlı olarak yaşayışındaki sırrın "Allah'ın vahyi"olduğunu Kur'an-ı Kerim söylüyor.İnanmayan inanmasın fakat  çok  düşündürücü.
                                              Biyolojik Nimetler
İşitme hissinin canlılara verilmiş olmadığını bir an için düşünelim . Doğan bebeklerin sesini,kuşların sesini,Anne ,baba ve kardeşlerin de sevdiklerimizin de sesini duymadan el işaretleri ile idare edilen,müzik aletlerinin de şarkı söylemenin de ,ortaya çıkmasına imkan olmayan bir dünya hayatı. Zaptedilmiş  sesler  olan kelimeler de olmayacağına göre, yazı ya hiç icad edilmeyecek yahut bin yıllar sonra, ilkel işaretler halinde bir anlaşma aracı olarak icad edilecekti. Fakat, böyle bir dünyada,şiirler şarkılar ve edebiyat olmayacaktı.Görme duyumuz da işitme duyumuz ile birlikte ,doğuştan beri en gelişmiş televizyon cihazlarından daha mükemmel anlaşma,eğlenme,çevreyi tanıma,Öğrenme ve güzellikleri duyma aracımız  Hem de,Gökyüzünden "iletişim sözleşmeniz gereği abone ücretinizi ödemezseniz, görme ve işitme bağlantınız sonlandırılacaktır"tarzında uyarılar da gelmiyor.Bu minneti duyanların, gece ve gündüzün her dakikasında sonlandırmadan ,Tek ve Sevgi dolu Yaratıcıya "Elhamdülillah"sinyalleri göndermeleri yeterli.Bu minnet ve teşekkür hissini duymayanlardan,  çeşitli sinyal  eşdeğerleri de kabul görüyor.O kadarını zaten benim bilmeme imkan yok.Kur'an-ı Kerim'in Secde Suresi (32 ci Sure)6,7,8 âyetlerinde Allah'ın insanı çamurdan yarattığı,sonra ona biçim verdiği,kulak ,göz ve gönüller(ef'ideh) ihsan ettiği bildiriliyor.Ne kadar da az şükrediyorsunuz şeklinde de bir İlahi sitem ve uyarı eklenerek.Gönüller şeklinde çevrilen Ef'ideh kelimesi herhalde kalb anlamına da geliyor ki Kasimirski fransızca olarak "le coeur"kelimesini kullanmış.İngilizce meallerde "Heart" deniyor.(Efideh, Süleyman Ateş mealinde"gönüller"kelimesiyle karşılanmıştır)
                                      Kısacası

Dışımızda  bir Dünya var .Yarın sabah biz meselâ  sekizde  evden çıkınca,  ülkemizde  herkes için saat sekiz  olacak, İş yerinde not alırken kullandığımız klavyedeki harfler  ve  kalemimizin yazdığı harfler, herkes için aynı sesi  ifade edecek,Çocuğu olan  bir arkadaşı  tebrik  ederken,  onun mutluluğunu, heyecanını biz de tahmin ederek içimizde duyacağız.Bir iş arkadaşımızın yakını vefat etmişse  baş sağlığı dileyeceğiz veya "Allah rahmet etsin" diyeceğiz.Dış dünyamız düzensiz değil.Olabileceği kadar düzenli yani.İsteyen inanır isteyen inanmaz,fakat hayatımız Allah'ın bağışladığı biyolojik yeteneklerle başlıyor ve şimdi yaşayan veya yaşamayan, çok eski zamanlarda yaşamış diğer insanların kazanımlarıyla devam ediyor.Bir kurt sürüsü, veya karınca yuvası  veya arı kovanında, vahiy egemen ise, düşünme yeteneği  olan İnsanda, vahiy tabii ki  daha hakimdir. Tabii ki, her kes peygamberlik derecesinde değildir.Peygamberlere sözel vahiyler geldi..Kalbinde Allah Sevgis taşıyanlara da iyi davranışları seçmek  için ilhamlar gönderilir.İstemeyen inanmasın.